ISTANBUL

CONNECTION

MORE CONNECTIONS

ISTANBUL HOTELS

AUTO SHOW 2003

AIRPORT

ISTANBUL BY PHOTOS

CONTACT US

TURKCE

FIFA WORLD CUP 2006 TICKETS

 

BENIM ISTANBUL!


Bursa'nin Davud Kadi Mahallesi'nde oturuyoruz. Ben orta birinci siniftayim. Orta okul birinci sinifta ikinci yilim. Sivas Selcuk Orta Okulu'ndan devamsizlik nedeniyle atilmistim. Bir yil tatilden sonra tekrar Orta Okula gitmek Bursa'da nasip oldu. Bursa Erkek Lise'sine gidiyorum.

Davud Kadi'daki evin balkonundan Bursa Ovasini seyrederken, tepelerin arkasinda deniz, denizin arkasinda da Istanbul'un oldugunu soylerlerdi. Denizi anlatirlardi. Bir su ki gorme. Bu ucundan baktiginda obur ucunu gormuyorsun. Insanlar vapurlarla oteki ucuna saatlerce seyahatten sonra gidiyorlar! Bizim kafamizda Hafik Golu var. Degirmenin onunden akan Kizilirmak var. Mismil Irmagin suyunu biliriz. Bir ucundan baktiginda obur ucu gozukmeyen bir suyu hayal bile edemeyiz.

Istanbul'dan halamlar geldiler. Onlar Istanbul'a giderken babam, hadi, dedi. Biz de gidiyoruz. Babam ve ben. Ayagimda ki lastik terlikleri bile yenilemeden atladik otubuse, dogru Yalova denilen bir sehre geldik. Iste orda deryayi gordum. Masmavi. Ucu yok. Bucagi yok. Kenarinda beyaz kazlara benzeyen vapurlar, nazli nazli dururlar. Bindik vapura. Vapurun hemen girisinde, disarida oturdum. Tam vapurun burnunun gerisine. Vapur sulari yararak gidiyor. Ben vapurun geriye attigi deniz suyuyla yikanarak Istanbul'a gidiyorum. Babam gidip gelip bana bakiyor. Guluyor. Yapma, islanma demiyor. Herhal, o da benim bu kadar suyu ilk defa gorup, bu kadar onunla icli disli olmamdan hoslanmis olsa gerek!

Kaz misali vapurlar cogaldi. Bu, bu diye birbirleriyle konusuyorlar. Bizim vapur agirlasti, yanlarindan kopukler cikariyor. Istanbul'a geldik dediler.

 

 


ISTANBUL SULTANAHMET CEZAEVI

Gece Yarisi Ekspiresi isimli filmi biliyor musunuz? Hani bir Amerikali, esrardan yakalanip  bir Turk Hapishanesine atiliyor. Burasi pekala "o" hapishane olabilir. Filmi cevrilmemis olsa bile hakkinda siirler yazilmistir:

Sabah serinligi gun agariyor/ Demir tas kuf yosun/ Sen boyle bir gecenin ortasinda/ Uyuyor musun?    (Vedat Turkali)

Hesabima gore Nazim Hikmet iki bucuk yil burada yatmis. Bugunun parasi ile bu otelde bir geceligine kalmak ucyuz yetmis Amerikan Dolari. Nazim bugun burada yatmaya kalksa, ikibucuk yil icin sadece oda ve kahvaltiya ucyuzkusur bin amerikan dolari odemek zorunda kalirdi.

Insan oglu nelere kadir. Ellerini attiklari yeri isterse cennete, isterse cehenneme cevirebiliyor. Orhan Kemal, Aziz Nesin, Kemal Tahir, Dr. Hikmet Kivilcimli gibi bircok kisinin "Kahir cektigi" bu yerde, Gorbacov' da kalmis. "Keyif" almis. Demis ki: "Simdi buraya girmesi daha zor! Cunku cok pahali!"

Sultanahmet, Tevkifhane Sokak, Eminonu, Istanbul'da ki Sultanahmet Dort Mevsim Oteli (Four Seasons Hotel, Istanbul) 1996 yilindan beri benim diyen Turk Vatandasinin bile zor girebilecegi bir yer olmus. Guzel de olmus.

Bilirim ki, her turlu muzipligi dusunebilen Aziz Nesin'in kafasinin bir kosesinde bile gecmemistir. Gun gelecek;  dunyanin en zengin, en meshur, en guzel, en fiyakali insanlari gelip onun kogusunda yatacaklar! Hem de geceligine ucyuz kusur yesil amerikan dolari odeyerek..

Paraniz varsa gidin bir gece kalin. Paraniz yoksa, yine gidin lobisinde oturun. Cesaret edip "burada ne ariyorsun?' diyemezler!

Herhal?

Haziran 2004

 

Istanbul'da neyimiz var?

Gecenlerde biryerlerde bir tomar kagit buldum. Babam birilerinden, bin liraya, noter senedi ile arsa almis. Biz Istanbul'da birseyimiz yok derken, belki de baba yadigari iki karis topragimiz vardir? Bilemeyiz!

Istanbul'da malimiz mulkumuz olmasa da, Istanbul bizden sorulur. Istanbul'da subay ciktik. Istanbul'da evlendik. Uc oglum da Istanbulludur. Ikisi Zeynep Kamil Hastahanesi'nde, digeri Kasimpasa Deniz Hastahanesi'nde dogdu.

Dostlarimizi, sevgililerimizi, arkadaslarimizi, akrabalarimizi, hatiralarimizi Istanbul'da biraktik. Uskudar'dan Umraniye'ye babamizla yuruyerek gitmisizdir. bogurtlen toplayarak! Bir zamanlar Fatih'de ikinci kati, sonrasinda Kuzguncuk dolmuslarini gozlemeyi kendimize is edinmisizdir. Aklimiza her gelisinde hala yuregimiz pirlar, bir hos olur, kendi kendimize ic cekeriz! Sizlerede oykumuzun tamamini soyleyemeyiz!

Bakirkoy, Yesilkoy, Yesilyurt is yerimiz, Fatih, Uskudar dost yerimiz olmustur. Taksim'de bulusmus, Fatih Kilim Pastahanesi'nde konusmusuzdur. Dondurma mi, soguk, ben mi sogugum, diyen arkadasimizi hayran hayran dinlemis, Kadir Inanir'i bilemeden, kendisiyle sohbet etmisizdir! Dedem Nuri Ferikoy Mezarligi'nda, Hanimin babaannesi Hadiye Hanim Kozlu Mezarligi'da yatarlar. Zekai, Sekip hala Istanbul'dadir. Beni Sekip'e Zekai tanistirmistir. Ikiside Istanbul'dadirlar ama birbirini bilmezler!

Suratimiza Istanbul'un suyu 12 yaslarimizda vurmus, tuzlu suyun dadi dudaklarimizdan hala gitmemistir. Bizi Istanbullu saymasalarda, bizim gonlumuz Istanbuldadir!

6 Mayis 2004, Biloxi

BIZIM HIKAYEMIZ: www.mubasirhuseyin.org

ISTANBUL VATAN CADDESI VE WASHINGTON D. C. CAPITOL'DA TOREN

Baskan Reagan'i n Capitol'da ki katafalkinin basinda bekleyen askerler  nobet devir teslimi yapiyorlar. C-Span denilen TV kanali da naklen veriyor. Arka sirada ki asker, bir turlu on siradaki arkadaslarina ayak uyduramadi. Neredeyse ayaga kalkip, "Kit'a Dur!" diye bagirasim geldi...

Vatan Caddesi'nde toren icin beklerken, Harbiyelilerden de, catilmis tufeklerin basinda benzeri nobetler tutmasini isterdik. Maksat gosteri yapmak. Dosta dusmana ben buyum diyebilmek. Hem de; Culunu caputunu satip, asker besliyen halkimizda guven duygusu yaratmak. Bizim tufek basindaki harbiyelilerin Capitol'da ki askerler gibi agir-agir, vakur adimlarla yurumesini halkimiz toplanir, sessiz sessiz seyrederdi.

Nereden nereye?

10 Haziran 2004

 

 


Nasilsiniz?
 
Biliyorsunuz. Oglum Umut Ozturk'un iki yayinlanmis kitabi var. "Amerika Hates Me But I Still Love Her!" ve "Three Lions Roar: A Novel of World Cup 2006"
 
Umut ameliyat olan arkadasini ziyarete gitmisti. Katrina denilen kasirgaya yakalandi. Gorduklerini sanirim Yeni Aktuel Dergisi haber yapacak. Ama isterim ki, bu haber magazin haberi olarak kalmasin.
 
Asagi da Umut'la gorusmelerimizden cikardigim bir yaziyi sunuyorum.
 
Saygilar,
 
M. Kemal Ozturk
 

NEW ORLEANS, ISTANBUL, 500 YIL

Bundan tam uc yil once bir gazete de bir dizi yayinlanmis. Bugun New Orleans’ta olanlari aynen anlatmis. Katagori 5 Kasirga New Orleans’a vurursa neler olacak diye. Katagori 5 degil de, bir kucugu vurdu. New Orleans belki de 10 yil komada yasayacak. Komadan cikip cikamiyacagi da belli degil. O zamanlar bazilari bu diziyi elestirmisler. "Ancak besyuz yilda bir olacak bir seneryo!" demisler. Demek ki diyorum, 500 ncu yilin icerisindeymisiz.

Ben Istanbul’u hayal meyal hatirliyorum. Babam bizi bazan Baglarbasi’ndan Uskudar’a yuruturdu. Fatih’den Yenikapi’ya, Hatta Eminonu’den Besiktas’a kadar yurudugumuzu de hatirlarim. Evler, evler. Beton evler. Eski evler. Dag tas bina bilirim. Babam dedi ki, Istanbul icin de deprem tehlikesi var. Depremin en siddetlisi nedir? 10 mu, 12 mi hazirlanin. 500 yilda bir olacagina bakmayin. 500 ncu yilda olmadigimizi kim garanti ediyor?

Cocuklugumun, gencligimin bir donemini, toplam 28 yillik omrumun 15 yilini yasadigim Mississippi sahilleri gozlerimin onunde yok oldu. Bir gun once vardi. Bir gun sonra yok. New Orleans’a hafta sonlari kacamak yapardik. Bilemedin bir saat. New Orleans’da yok.

Yollar yok. Su yok. Elektrik yok. Binalar yerle bir. Hicbir telefon calismiyor. Polis, itfaiye zabita memurlari kendi dertlerinde. Polisin yuzde 60'i gorev yerlerini terketmis. Calismiyorlar. Her yerde yagma var. Insanlar birbirini kursunluyorlar. Evleri ayakta olan, biraz suyu yiyecegi olan digerlerinden korkuyor. Mezarlik yok, cesetleri koyacaginiz morg yok. Mezarlardan eski cesetler fiskirmis. Eski ve yeni cesetler sokaklarda.

New Orleans ve Mississippi’ye kasirganin ne zaman ve nasil vuracagi onceden biliyordu. Sehri terkedin dediler. Kimi onemsemedi. Kiminin de gucu yetmedi. Sadece maaslarina bagimli kisiler 1 Eylul’u bekliyorlardi. Ayliklarini almak icin. Bir yere gidemediler.

Soyle televizyonlara bir bakin. New Orleans’ta kalanlarin hepsi zenci. Beyazlar yok. Gitmisler. New Orleans, tekrar New Orleans olana kadar da gelmezler!

Baska bir sey var. Eger, kamu kuruluslarinizi din, irk, politik ayirimlari dikkate alarak yapilandirmissaniz, mevcut duzen insani yardim icin bile ayirim yapiyor. Beyazlarin, hatta asiri beyazlarin kontrolunde olan, ona gore duzenlenmis bir teskilat, konu zenciler olunca, yardim elini uzatmada zorlaniyor. Sistem calismiyor. Hatta gizli gizli birileri bu felaketi New Orleans’i TEMIZLEMEK icin bir firsat olarak da goruyorlar! Her tarafi buldozerlerle dum duz edelim! Vallahi ve billahi bunu diyenler devletin en yukarilarinda olanlar...

Gelelim Istanbul’a. En yuksek depremin siddeti nedir? 10-12? Vuracak. Iyi tahminlere gore 500 yil icinde? Ama kimse bilmiyor. 498 mi, 499 mu, 500 ncu mu yildayiz?

Istanbul’u vuracak. Baglarbasi yerle bir olacak. Uskudar’a yuruyemiyeceksiniz. Su olmayacak. Elektrik olmayacak. Itfaiye evinize gelmeyecek. Polis kendi coluk cocugunun derdinde olacak. Asker yemek bulamiyacak. Silahli olan asker, polis, zabita; bir tas su bulmak icin, suyu olani kursunlayacak. Asker, polis, zabita, itfaiye yardim edebilse bile ayirim yapacak. Alevi, Sunniye, Turk, Kurde, asker polise, polis zabitaya, fakir zengine yardima kosmayacak. Bogazda ki yalilar yagmalanacak. Kursunlanacak. Atese verilecek. Irza gececekler. Oldurecekler. Insanlar sokaga cikamiyacak.

Vali, Mudur, Pasa, fabrikator; susuz, telefonsuz, arabasiz, soforsuz, korumasiz kalacak. Sulari, elektrikleri, telefonlari varsa da olmayanlar gelip yagma edecekler. Istanbul’a kimsenin havadan yiyecek, su ilac atmaya gucu olmayacak. F-16 ucaklari bu ise yaramaz!

Oluleri gomecek yer bulamiyacagiz. Ates bulursak yakacagiz. Istanbul ceset kokacak. Istanbul sidik kokacak. Gaz, havagazi, sidik, bok, olu kokulari birbirine karisacak. Butun lagimlar patlayacak. Cocuklar boklu sulari icecek. Depremden olmeyenler hastalanacaklar. Cocuklar annelerin kollarinda olecek. Insanlar kendi yakinlarinin cesetlerini yiyecekler.

Ati, esegi olanlar birseyler tasiyacak. Egitilmis kopekleri olanlar kopeklerinden yardim dilenecekler. Cesetleri bulmak, kendilerini korumak icin. Yardim gelmeyecek. Yiyecek gelmeyecek. Depremden yara alip kurtulanlar, aci cekecekler. Yaralari mikrop kapacak. Onlarin inlemelerine dayanamiyan esleri, dostlari, cok daha cekmesin diye kendi akrabalarinin hayatina son verecekler.

Cok mu agir geldi? Inanamiyor musunuz? Olmaz mi diyorsunuz? Benim bu yazdiklarimi 3 yil once bir gazetede dizi olarak yayinlamislar. Aman agzindan yel alsin, demisler. Insallah boyle birsey olmaz. Oluverdi...

3 mu, 4 gun mu bilmiyorum. Yillar gibi geldi. Bu afatin icerisinde yasadim. Hem de Amerika’da. Dunyanin bir numarali ulkesinde. Yazdiklarim da abarti varsa, onlarda kisa surede gerceklesir. Merak etmeyin! New Orleans’ta hayat belki de 10 yil olmayacak.

New Orleans, benzetmek gibi olmasin, Istanbul’a benziyordu. Bazi zenginler ve bircok fakir. Fakirler bogaz tokluguna yasarken, kasirga geliyor dediler. Zenginler gitti. Zenciler kaldi. Istanbul’un New Orleans’dan farki, uc dort gun onceden kimse deprem geliyor diyemiyecek. Zenginler de gidemiyecek!

Ne mi yapalim? Istanbul’u biz yikalim.

Insanlarin deprem sonrasi yuruyerek gidebilecekleri alanlar acalim. Kocaman parklar yapalim. Hem Istanbul guzellesir, hem de gidecek yeriniz olur.

Polis’i, zabitayi atlandiralim. Evet atli plis, atli zabita olsunlar. At sporunu tesvik edelim. Egitimli kopekleri de. Bazi yollari motorlu arac trafigine kapatalim. Atli arabalari zorunlu kilalim. Atli arabayi, faytonu tesvik edelim. Istanbul turist kenti degil mi? Taksim den Sisli’ye trafigi yalniz atli arabalara acarsaniz, faytonla arabadan daha cabuk gitmez misiniz?

Yolunuz, koprunuz, olmayacak. Deniz yolunu kullanalim. Denize kiyi yerlere, 10-12 siddetinde depreme dayanikli iskeler yapalim. Gemilerin getirdiklerini atla, esekle insanimiza tasiriz!

Uskudar’dan Baglarbasi’na, Besiktasdan Taksime, actigimiz parklara 10-12 de yikilmayacak, calisacak kablolu telefonlar yerlestirelim.

Parklarimiza, plastik tuvaletler koyalim. Pislik kanalizyona degil, acacagimiz cukurlara gidebilsin. Bu cukurlarimiz, kuyularimiz 10-12 icin hazirlikli saglam olsun. Yine 10-12 lik depreme dayanikli su depolarini bu parklara dagitalim. Halkin parklarda simdilik keyif yapabilecekleri sulari, deprem sonrasi ihtiyaclarini karsilayabilsin.

Gorduk ki, binlerce kilometre otelere bomba yagdirabilen Amerikan silahli kuvvetleri, boyle bir felakete hazirlikli degil. Daha dogrusu, cok makyaj yapilmis, bu firtinanin sulari makyajlarini doktu. Hani o dev ucaklari var ya. Komutan diyor ki bu dev ucaklar, malzeme tasimak icin. Insan, hasta tasiyacak duzenimiz yok. Ozeti. Vallahi ve billahi biz oldurmek icin teskilatlandirildik. Hayat kurtarmasini bilmiyoruz.

Derim ki, bir ulkenin Silahli kuvvetleri, polisi, zabitasi, sivil kuruluslari boylesine buyuk bir felaket icin hazirlanmissa, diger dusmanlar viz gelir, tiris gider.

Amerika ve diger gelismis ulkeler bu felaketden ders alir, butun kuruluslarini yerle bir eder, yenilerini kurarlar da biz ne yapariz, bilemiyorum.

Biloxi, Mississippi

1 Eylul 2005

CIHANGIR, SEHZADEBASI, DAVUTPASA..

Ben bu semtlerin isimleri nereden gelir bilmezdim. Bugun Milliyet'te Cetin Altan'in yazisini okudum.

Buyurun sizde okuyun: http://www.milliyet.com.tr/2005/10/31/yazar/altan.html